“Ön yargı; arı soktu diye bal yememektir” der Doğan Cüceloğlu. Önce ön yargıyı tanıyalım derim;
Ön yargı öteki şahıs ve gruplara karşı hoşgörüsüz, haksız ve ayırımcı tutumlardır.
Eğer ön yargılar davranışa dönüşür ise, artık bunun adı dışlama (discrimination*) dır. Yani önyargı bir tutum, dışlama ise bir davranıştır. Önyargıda muhakeme etmeden bir konum alış söz konusudur. Önyargı akıl öncesidir, rasyonel bir teste tabi tutmadan yaptığımız bir tercihtir ve rasyonel terimlerdeki motivlere yoramayacağımız sezgiler ve içgüdüler ile belirlenir.
Aslında kişinin ön yargılı tutumu, kendinin de farkında olmadığı bir gereksinmeyi karşılamaktadır. Bu gereksinme, yıpranmış olan egosunu tamir etmek ve yükseltmektir.
Ön yargının getirdiği bir davranış şekli de engellenme ve mahrumiyet, kontrol edilemeyen ve muhtemel olarak etnik azınlıklara boşaltılan düşmanlık içtepilerine kılavuzluk eder. Engellenme sonucunda, saldırılabilir bir hedef bulunamadığında engellenmeden doğan sonuçlara karşılık asıl hedef yerine başka hedeflere, “şamar oğlanı” (veya günah keçisi-scapegoating) hedefine saldırılır. Zencileri linç etme, sinegogları yakma ve azınlık gruplarının temsilcilerine saldırma böyle davranışların örnekleri olmuştur. Bu durum egosu yüksek liderlerin, kendi küçük topluluğu içindeki kabullendirme çabasıdır.
Ön yargının ancak zayıf bir karakter veya kusurlu bir kişilik yapılanmasına sahip bir insanda gelişeceği noktasına odaklanmıştır. Bu perspektif, önyargıyı normal bir durum olarak kabul etmez; ön yargı nevrotik insanların güvensizliği ve şiddetli anksiyetenin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır
Klineberg, önyargıların pratik bir amaca yönelik olabileceğini ve bazılarının bundan yarar sağladığını, çeşitli örnekler vererek ustalıkla ortaya koymuştur. Kölelik ve sömürgecilik dönemlerinde önyargıların ekonomik yararları açıktır; bu sayede beyazlar istedikleri her şeyi ele geçirmişlerdir. Nazi Almanyası’nda Yahudilerin işgal ettiği mevkiler, seçimler öncesinde partizanlara vadedilmiş ve bu az çok yerine getirilmiştir. Fakat, yine de önyargılı kişiler genelde ekonomik motivasyonları gizleyerek daha soylu nedenler gösterirler.
Özetle önyargı, bazen kişisel egomuzu tatmin etmek, bazen ekonomik çıkar gütmek ve bazen de kişisel alanımızı inançlarımızı korumak olabilir. Topluluklar açısından o grup içinde fayda sağladığı hissine kapılsak da sonuç olarak bize geri dönüşümü zarardır. Çünkü ön yargılı bir kişi öğrenmekten ve yeni kişileri tanımaktan mahrumdur. Farkına varmadığı fırsatlar zincirini baştan kaçırmıştır.
Düşüncelerimizi herzaman bilim ve ilim çerçevesinde süslemeliyiz. Onları bilim sosuna batırmazsak yarım kalır.
Son olarak Anooshirvan Miandji nin Aromatik Adam kitabında geçen bir benzetmeyle konuyu kapatıyorum.
” Bir sinek düşünün dışarıyı görüyor ama camı görmüyor. Bu yüzden sürekli cama çarpar. İşte insan zihninde de öyle bir cam var gerçeklerle aramızda adı; ön yargı”
Kaynaklar:
—————————————————————————————————-
Gürses, İ. (2005). Önyargının nedenleri. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 14(1), 143-161.
Aromatik Adam, Anooshirvan Miandji